ANAYASAL KAPSAMDA 554 SAYILI ENDÜSTRİYEL TASARIMLARIN KORUNMASI KHK İLE DÜZENLENEN SUÇLAR
- Batuhan Emre Yılmaz
- Feb 21, 2023
- 9 min read

I-GİRİŞ
554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. Maddesinde ifade edilen şekli ile tasarım; “bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerin oluşturduğu bütünü ifade eder.” Bu bütün, ürünün özellikleri nedeniyle sahip olduğu estetik görünümden kaynaklanan bir ekonomik değerdir. Bu sebeple de tasarım hakkı ile koruma altına alınmıştır.
Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname’de bu koruma belli şartlara dayandırılmıştır. Öncelikle bir tasarımın korunması için onun tescil edilmiş olma şartı aranmaktadır. Ayrıca bu koruma süresiz değildir. Hukukumuzda tasarımlar yirmi beş yıl süre ile korunur. Bu süre bir bütün halinde hak olarak tanınmamıştır. Beşer yıllık sürelerin sonunda yenilenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada esas konu bu Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenen suçlar ve bunların yaptırımları olduğu için bu hususlara çok değinilmeyecektir. İş bu çalışmada öncelikle söz konusu Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenen suçlar ve bunlara öngörülen cezalar incelenecektir, daha sonra ise bu hükümler anayasa çerçevesinde değerlendirilecektir.
II-KORUNAN HUKUKSAL DEĞER
Günümüzde teknoloji gelişimi hızı her gün giderek artmaktadır. Artan teknolojinin ülkelerin ekonomik ve kültürel gelişimlerine olan katkısı tartışılmaz bir hale gelmiştir. Haliyle günümüzde fikri hakların güçlendirilmesi ve korunması ayrı bir önem kazanmıştır. Fikri hakların korunması hak sahiplerini güvence altına alarak gelişimi teşvik etmek açısından önemli olduğu kadar piyasada güven oluşturma açsından da önemlidir. Endüstriyel tasarımların korunması yolunda ülkemizde de Avrupa Birliği’nde olduğu gibi “Özel Koruma” kabul edilmiştir. Bu Kanun Hükmünde Kararname ile korunmak istenen mezkur mevzuata uygun olarak tescil edilen tasarımların korunmasıdır. Tasarım korumasında amaç ise piyasa ve rekabet güvenliğini sağlayarak tasarım hakkı sahibinin inhisari haklarını kullanmasını güvence altına almaktır.
III-SUÇUN KONUSU
Suçun Maddi Konusu
554 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 48. Maddesinde suç olan eylemler bentler
halinde sayılmıştır. Tasarım hakkına tecavüz suçunu oluşturacak eylemleri ifade eden söz konusu maddede genel bağlamda söylemek gerekirse, endüstriyel tasarım suçun maddi konusu denebilecektir. Bentlere ayrı ayrı bakılacak olduğunda ise ;
B bendinde tasarım sahibinin rızası ve bir sözleşme ile devredilen tasarımın, devir şartlarına, sözleşmeye uygun olmadan geliştirilmesi ve 3. Kişilere devredilmesidir. Yani B bendindeki suçun maddi unsurunu yine 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 41. Maddesinde tanımlanan ve şartları da düzenlenen Lisans oluşturmaktadır.
D bendinde suçun maddi konusu ise suç oluşturan eylemle ilgili bilgi paylaşmamaktır. E bendinde ise gasp suç olarak düzenlenmiştir. Gasp suçunun maddi konusu ise cebir veya tehditle malın alınması oluşturur.
Suçun Hukuki Konusu
Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname’de düzenlenmiş tüm suçların hukuki konusunu tasarım hakkıdır. Zira 48. Madde hükmünde de ifade edildiği üzere bu sayılan eylemler “Tasarım hakkına tecavüz” sayılan fiillerdir.
IV-FAİL
Kural olarak tasarım sahibi bu suçların faili olamaz. Bunun dışında ; A, C ve E bendinde düzenlenen suçların faili herkes olabilir. Failde belli bir şart veya kriter aranmamıştır. Ancak durum B ve D bentlerinde böyle değildir. B bendinde ki suçu sadece kendisine tasarım belgesi sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans yoluyla hak verilen kişi işleyebilir. D bendinde ise haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyayı elinde tutan kişi işleyebilir.
V-MAĞDUR
Mezkur suçların mağduru, tasarımı tasarım hakkı ile korunan tasarımcıdır.

VI-SUÇUN MADDİ UNSURU
a)Hareket
Hareket kelime anlamı ile vücudun algılanabilir bir kımıldanmasıdır. Ancak ceza hukukunda hareket, bütünleyici anlayışla ifade edilmektedir. Bunun içindir ki, ceza hukukunda hareket, “vücudun şuurlu ve iradi devinimi” olarak tanımlanmaktadır. Düzenlenen suçlara bakıldığında ise her suçun icrai hareket ile işlenebilen suçlar olduğu görülecektir. Aynı zamanda seçimlik hareketle işlenebilen suçlardır.
b)Netice
Netice, her zaman suçun olmazsa olmaz unsuru değildir. “Hukuk düzenlerinde, bu anlamda olmak üzere , neticeli suçlar yanında neticesiz suçlara da rastlanmaktadır. Belli bir neticenin gerçekleşmesi aranmadan yalnızca belli bir hareketin yapılması ile tamamlanan suçlara “neticesiz suçlar” veya “salt hareket suçları” yahut “ şekil suçlar”, ama buna karşılık bir hareketin belli bir neticeyi doğurmasıyla tamamlanan suçlara “neticeli suçlar” veya “maddi suçlar” denmektedir.
İncelediğimiz Kanun Hükmünde Kararname’de suçlara bakılacak olduğunda söz konusu suçların “neticesiz suçlar” olduğu görülecektir. Bu suçların oluşması için herhangi bir netice beklenmemiş, söz konusu tecavüz fiilinin oluşması yeterli görülmüştür.
c)Nedensellik Bağı
İncelediğimiz suçların oluşması herhangi bir nedensellik bağı şartına bağlanmamıştır. Yapılan eylemin, suç olarak düzenlenmiş olan eylemlerden olması ve tecavüz fiilinin gerçekleşmiş olması yeterlidir. Tecavüz eylemi sonucunda hak sahibinin bir maddi veya manevi zarara uğraması gerekli değildir.
VII- SUÇUN MANEVİ UNSURU
48. maddede düzenlenen suçlarda, E bendinden düzenlenmiş olan gasp suçu ve B bendinde düzenlenmiş olan sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek suçları sadece kast ile işlenebilirken diğer maddelerde düzenlenen suçlar, hem kast hem taksirli şekilde işlenebilirler. E bendinde düzenlenen gasp suçudur. Gasp suçunda manevi unsur kasttır.
VIII- HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ VE KUSURLULUĞU ORTADAN KALDIRAN HALLER
A)Hukuka Uygunluk Nedenleri
Hukuka uygunluk nedenleri, 5237 sayılı TCK’da düzenlenmiş olan genel hukuka uygunluk nedenleri ve KHK m.21 vd.’da düzenlenmiş olan özel hukuka uygunluk nedenleri olmak üzere ikiye ayrılır.
1-Meşru Savunma
Şu ana kadar incelediğimiz suçlarda meşru savunma halinin hukuka uygunluk hali yaratması mümkün görünmemektedir. Nihayetinde bu suçlar tasarım hakkının korunmasını öngörmek için düzenlenmiş suçlardır. Haliyle meşru müdafaa ile hukuka uygunluk niteliği ortaya çıkması mümkün değildir.
2-Hakkın Kullanılması
Burada hakkın kullanılmasının engellenmesi, gasp edilmesi veya tecavüz durumu ile hakkın kullanılmasının zora sokulması hali hazırda suçların konusunu oluşturmaktadır. Yani zaten burada hakkı kullanan taraf tasarım hakkı ile tasarımı korunan tasarımcı olmaktadır. Ancak Kanun Hükmünde Kararname’nin İkinci Bölümü’nde “Yetkinin Sınırlandırıldığı Durumlar” sayılmıştır. Tasarım hakkının sınırlandığı bu durumlarda sayılan eylemlerin gerçekleşmesi suçu meydana getirmeyecektir. Yani tasarım hakkının sınırlandığı bu durumların her biri birer hukuka uygunluk nedenidir.
3-Kanun Hükmünü İcra
Teoride kanun hükmünü icra elbette hukuka uygunluk sebebi olmasına rağmen incelenen KHK açısından uygulamada mümkün olmadığını düşünmekteyim.
4-İlgilinin Rızası
554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin bahsedilen hükümleri incelendiğinde, tasarım hakkı sahibinin rızası açıkça hukuka uygunluk nedeni olarak zaten sayılmış durumdadır. Zira ilgilinin rızası bu mevzuatta düzenlenen suçlar açısından açıkça hukuka uygunluk nedenidir.
B)Kusurluluğu Kaldıran Nedenler
Kusurluluğu kaldıran nedenler 5237 sayılı Ceza Kanunun’da düzenlenmiş olup Bunlar sırasıyla, Amirin Emri (m. 24), Zorunluluk Hali (m. 25), Sınırın Aşılması (m.27), Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit( m. 28), Hata (m. 30), dır.
Zorunluluk hali Türk Ceza Kanunu’nda kusurluluğu kaldıran sebepler olarak düzenlenmelerine rağmen, söz konusu Kanun Hükmünde Kararname’de düzenlenen suçlar açısından kullanışa elverişli değildir. Çünkü tasarım hakkına tecavüz sayılan eylemler, zorunluluk halinin konusu yapılmaya uygun düşmemektedir. Yine aynı şekilde bu suçlarda haksız tahrik, alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olma kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden değildir. Hata da aynı şekilde kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olamaz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi tecavüzün gerçekleşmesi yeterli olup illiyet bağı gerekli değildir.
IX-SUÇUN TAMAMLANMASI
Gerçek tasarımcı dışında başka bir kişinin tasarımı tescil ettirmek için başvurması, tescil ettirmesi ve ya 48. Maddede düzenlenen eylemelerden birini yapması ile suç gerçekleşmiş olur. Suçun oluşması için herhangi bir zararın meydana gelmiş olma şartı ve ya kötü niyet şartı öngörülmemiştir.
X-SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ
A)Teşebbüs
Bu suçlar, gerçek tasarım sahibi olmayan kişinin tecavüz sayılabilecek eylemi gerçekleştirmesiyle tamamlanmış olur. Bu durumda da bu suçlara teşebbüs mümkün olmamaktadır.
B)İştirak
554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin m.48/c bendi açıkça iştirak hükmünü düzenlemiştir. Bu bent ışığında bakıldığında A ile B bendinde düzenlenen fiillere iştirak, yardım ve teşvik suç kapsamına alınmıştır.
C)İçtima
Birden fazla tasarım suçu bir arada işlenebilir. Tasarım suçları genel ceza hukukundaki diğer suçlarla da bir araya gelebilir. Bu durumda gerçek içtima hükümleri uygulanır. Failin aynı tasarım suçunu bir suç işlemek kararı ile birden fazla suç işlemesi durumunda da zincirleme suç hükümleri uygulanır.
XI-SUÇA ETKİ EDEN NİTELİKLİ HALLER
Bu suçlara dair arttırıcı ve ya azaltıcı nitelikte haller düzenlenmemiştir. Düzenlenen tüm suçların müeyyideleri yine 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 48/A maddesinin C bendinde düzenlenmiştir. Madde metininden de anlaşılacağı üzere sayılı eylemleri işleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına veya her ikisine birden hükmedilir. Ayrıca bu eylemleri işleyenler hakkında işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı zamanda bir yıl ticaretten men edilmelerine hükmolunacağı ifade edilmiştir.
XII-ANAYASA KAPSAMINDA DEĞERLENDİRME
Çalışmanın bu bölümüne kadar 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenen suçları ve bunlara öngörülen cezaları incelemiş olduk. Şimdi ise söz konusu bu suçlar ve cezaların, Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmesi hususu incelenmelidir. Çünkü bilindiği üzere hukukumuzda ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
A)Kanunilik İlkesi
İdare hukuku, ceza hukuku, vergi hukuku gibi farklı dallarda geçerliliği olan kanunilik ilkesinin amacı, geçerli olduğu bu dallarda asli kaynak olarak kanunun düzenleyici norm olmasını sağlamaktır. Nitekim Anayasamızda da madde 38’de bu durum açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Anayasamızdaki Kanunilik ilkesinin yorumunda doktrinde olan görüş ayrılığı ise kanunun “maddi” anlamda kanun mu yoksa “şekli” anlamda kanun mu olarak kabul edileceği yönünde ortaya çıkmaktadır. Maddi anlamda kanun, temel özelliği genelliği olduğundan dolayı devlet tarafından emredici bir şekilde yürürlüğe konulan ve genel, soyut, objektif, kişisel olmayan her normu kanun kabul eder. Şekli anlamda kanunda ise kanunun içeriği ve kapsamı önemli değildir. Kanun yasama organı tarafından yapılan ve adına kanun denilen yasama işlemleridir.
B)İdarenin Düzenleyici İşlemleri ile Suç Yaratabileceği Görüşü
Hukukumuzda maddi anlamda kanun tanımını kabul edenler, yürütüme organının düzenleyici işlemleri ile suç yaratabileceğini kabul etmektedir. Bu görüşü kabul edenler ise bu durumu çeşitli gerekçelere dayandırmaktadırlar. SARICA’ ya göre yürütme gücüne kanunları uygulanması amacıyla yetkiler tanınmakta ise bu uygulamayı rahat gerçekleştirebilmesi adına belli sınırlarda suç yaratma yetkisi de tanınmalıdır. TOSUN ise bazı toplumsal değişikliklere yasama hızının aynı hızlılık ile ayak uydurması zor olduğundan dolayı yürütme organının suç yaratması zorunlu olmaktadır.
C)Düzenleyici İşlemlerle Suç Yaratamayacağı Görüşü
Aksi görüşü savunan hukukçulara göre ise yürütme organına suç ve ceza yaratma yetkisi verilmemelidir. Nitekim kanunlar daha az değişken, kişiler tarafından daha kolay öğrenebilir olması sebebi ile suçların kanunla konması birey bakımından daha garantilidir. Yürütme organının düzenleyici işlemleri ile getirilin kurallar sık sık değişebileceğinden, kişi hak ve özgürlükleri açısından güvencesiz bir ortam yaratılmış olur.
Anayasanın 13. Maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğini, 38. Maddenin üçüncü fıkrasında ise ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulabileceğini açıkça düzenlenerek, suçta ve cezada kanunilik ilkesi vurgulanmıştır. Zaten suçta ve cezada kanunilik ilkesi, suçun ve o suça öngörülen cezanın ne olduğunu önceden bilinmesini kapsadığı kadar, suçların tespitinin yürütme organının keyfiyetine bırakılmaması gerektiğini de kapsamaktadır. Net bir şekilde anlaşıldığı üzere, yasama organına verilen emir, suçların mutlaka kanunla tespit edilmesidir. Yani suçların ve bunlara öngörülen cezaların tüm unsurları kanunda gösterilmelidir.
Anayasanın 7. Maddesi, 13. Maddesi ve 38. Maddesi bir arada yorumlandığında düzenleyici işlemler ile suç yaratılmasının bu maddeler çerçevesinde engellenmeye çalışıldığı ortadadır. Nitekim, YARSUVAT’a göre, idarenin suç ihdası anayasal açıdan aslen mümkün değildir. Anayasada yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin hükümler ile kanunların yapılması ve değiştirilmesine dair hükümler beraber yorumlandığında yürütmenin düzenleyici işlemleri ile suç düzenlenmesinin kabul edilemeyeceği sonucu ortaya çıkar.
D)Anayasa Mahkemesinin Görüşü
Anayasa Mahkemesi suçların ve cezaların kanuniliğine ilişkin bir kararında, “… ama cezalara ilişkin düzenlemeler, kanun hükmünde kararnamenin bu maddelerinde yer almıştır. Bu yüzden anılan maddelerin yürürlüğünün KHK’nin yasalaşma tarihine bırakıldığı anlaşılmaktadır. İnceleme konusu maddeler, KHK’nin 11. Maddesinin b ve c bendiyle ilgili bölümünde açıklanan nedenlerle anayasal denetime bağlıdır. Anayasanın suç ve cezalara ilişkin esaslar başlıklı 38. Maddesi, ikinci kısmının ikinci bölümünde yer almaktadır. Bu bölümde yer alan haklar ve ödevler Anayasanın 91. Maddesi uyarınca KHK ile düzenlenemeyecek konular kapsamına girer. Bu yüzden, KHK’nin disiplin cezaları ile ilgili hususlarını düzenleyen … maddeleri, Anayasanın 91. Maddesine aykırı …” olduğuna karar vermiştir.
Yine Anayasa Mahkemesi daha yeni tarihli bir kararında ise, “Suç ve cezanın yasallığı ilkesi; Anayasanın yasaklayıcı ve buyurucu kuralları ile gerek toplum yaşamı gerek kişi hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiği güvencelere aykırı olmamak koşuluyla bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnız yasa koyucuya ait olmasını zorunlu kılar… Anayasanın 38. Maddesin göre, hangi eylemlerin suç sayılacağı ancak yasayla öngörülebilir. Anayasanın 7 ve 87. Maddeleri gereğince yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olup, bu yetki devredilemez. Anayasadaki açıklık karşısında yürütmenin suç oluşturabilmesi olanaklı değildir… Anayasanın 91. Maddesinde TBMM’ce Bakanlar Kurulu’na KHK çıkarma yetkisinin verilebileceği öngörülmekte ve KHK ile düzenlenemeyecek konular sayılmaktadır. “ diyerek durumu açıkça özetlemiştir.
XIII)SONUÇ
554 sayılı Kanun hükmünde kararnamenin 48. Maddesinde tasarım hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. 48/A maddesinde de ayrıca bir takım fiiller düzenlenmiştir. Yine aynı maddede bu sayılan eylemlerin cezaları düzenlenmiştir. Suç teşkil eden eylemin kanun hükmünde kararnamede belirtilmiş olması açıkça suçta kanunilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasanın 91. Maddesinde temel hak ve hürriyetlere dair kanun hükmünde kararname düzenleme yapılmayacağı belirtilmiş bulunmaktadır. Mezkur kanun hükmünde kararnamenin 48.maddesinde ise, belli eylemler tecavüz olarak kabul edilmekte dolayısıyla kişileri bazı eylemlerden yasaklama mevcuttur. Haliyle, temel hak ve hürriyetlere dair bir düzenleme olduğu ortadadır.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, cezaların olduğu kadar suçu oluşturan eylemlerin de kanunla düzenlenmesi gereğini vurgular. Bu yüzden suçun unsurlarının, suça karşılık verilecek cezanın, ağırlatıcı nedenlerin belirtilmesi gerekir. Bu temel ilkeye, uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de yer verilmektedir.
554 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 48 ve 48/A maddelerine bakıldığında tecavüz sayılan eylemlere öngörülen cezalar bulunmaktadır. Bu cezalarda iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ve hatta ticaretten men cezaları bulunmaktadır. Görüldüğü üzere mezkur kanun hükmünde kararnamede, aslında düzenleme yetki alanına girmeyen ve anayasa ile koruma altında olan çekirdek alana dair yaptırımlar da düzenlenmiştir. Bu durumların düzenlenmesi Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir.
KAYNAKÇA
ŞEHİRALİ, Feyzan Hayal : Türk Hukukunda Tasarımlara Yönelik Uygulamalar, 2004
ÜNAL, Tekinalp :Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2002,
ŞENER, Oruç Hami :Endüstriyel Tasarım Hakkının Gaspı, İzmir, 2007
HAFIZOĞULLARI, Zeki : Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, Ankara 2011, US-A
Yayıncılık
ATAMER, Eda, : Endüstriyel Tasarım Hakkının Gaspı, İzmir 2007
ÖZTÜRK, Bahri /
RDEM, Mustafa Ruhan /
ÖZBEK, Veli Özer : Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, 5.Baskı, Ankara 2001
TURABİ, Selami : Kusurluluk ve Kusurluluğu Etkileyen Haller-TBB Dergisi
2012(101), Ankara
KESKİN, Serap : Fikri (Düşünsel) Mülkiyet Haklarında Patent ve Markanın
Ceza Normları ile Korunması, 1.Baskı, Ankara 2003
TEZİÇ, Erdoğan : Türkiye’de 1961 Anayasasına Göre Kanun Kavramı, İstanbul
1972,
RAGIP, Sarıca : Ragıp, Türkiye’de İcra Uzvunun Tanzim Selahiyeti,
İstanbul 1943
TOSUN, Öztekin :Yürütme Organının Koyduğu Kaidelere Aykırılıkların
Cezalandırılması
CENTEL, Nur : Türk Ceza Hukukuna Giriş, İstanbul 2001
YARSUVAT, Duygun : Yürütme Organının Koyduğu Kaidelerle Suç İhdası ve 1961
Anayasası,1963




Comments